27 Şubat 2011 Pazar

Frank'ın Takımı Çok Daha İyiydi


"Adımın Galatasaray'la anılması beni hiç etkilemiyor. Rijkaard dönemindeki Galatasaray ile bugünkü Galatasaray'ı karşılaştırdığımda; o Galatasaray'ın bu takımdan daha iyi tepki verdiğini ve direnç gösterdiğini söyleyebilirim.''

Abdullah Avcı'nın kariyerindeki ilk Galatasaray galibiyeti sonrası yaptığı açıklamalardan bir kesit.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Akıllı Oyuncuların Yarattığı Fark


Futbol severler bütün sezon boyunca derbi maçları bekler. Dün de beklenildiği gibi, heyecan dozu üst düzeyde olan bir maç oynandı.

Fenerbahçe maça çok hızlı başladı ve çok erken öne geçti. Geldiğinden bu yana en iyi oyununu sergiledi Dia. Sol kanadı çok etkili kullandı. Santos-Dia uyumu da takdire şayandı. Quaresma karşında ne yaptığını bilen bir Santos vardı. Öbür tarafta ise Dia karşısında da gördüğü sarı karta rağmen, sert futbolundan vazgeçmeyen bir Ekrem Dağ vardı. Sarı karttan sonra yaptığı iki faulden sonra Guti'nin gelip aklını kullan işareti yapması her şeyi açıklıyor zaten. İlk yarının son
dakikasında Messi vari golü atmasaydı yerini büyük bir ihtimalle Hilbert'e bırakacaktı.

İlk yarının son dakikalarında bulduğu golle, ikinci yarıya moralli başlayan Beşiktaş. ikinci golünü de stoperi ile buldu. Milyon dolarlar harcayarak yaptığı transferler ortalıkta gözükmeyince gol atma vazifesi de defansa düştü. Almeida'nın karşı karşıya kaçırdığı pozisyondan sonra rüzgar, Fenerbahçe'nin arkasına geçti. Köşe vuruşunda Ferrari'nin, Lugano'yu arkasından sarılıp yere düşürmesini süzemeyen Cüneyt Çakır, bir sonraki köşe vuruşunda Ferrari'nin dirseğini yakaladı ve penaltıyı çalarak Ferrari'yi ihraç etti. Lugano attırdı Ferrari'yi. Aklını kullandı. Bu noktadan sonra geride olmasına rağmen Fenerbahçe için için işler kolaylaştı. İlk yarıda sahada gezinen
gücünü boşa harcamayan Alex, ikinci yarıda gösterisini yaptı. Attığı üç golle geceye damgasını vurdu. Faarkın ikiye çıkmasıyla Fenerbahçe, top çevirerek zaman geçirdi.

Sahada iki maestro vardı. Biri Alex, diğerde Quaresma... Alex daha çok pas attı, takımı oynattı, kendini gereksiz yere yormadı. Quaresma ise kendisi oynadı, bencildi. Tek başınaydı ve panik halindeydi, gerektiği yerlerde ara paslarını atmadı. Guti'den çok şey bekliyordum. Beklenileni veremedi. Top alabilmek için çok gerilere gitmek zorunda kaldı. Halbuki ön liberoların oyun kurma gibi bir özelliği olsaydı durum çok farklı olabilirdi Guti açısından.

Schuster tamamen saçmalarken Aykut Koacman bütün övgüleri hak ediyor. Sezon başından beri sabır dedi ve sadece çalıştı. Schuster yedek stopersiz çıktı, kırmızıdan sonra orta sahadan adam çıkarttı. Alex'in markajını bıraktı. Penaltı hariç iki gol attı Alex...

Maçta o kadar çok kırılma anı oldu ki... Dia, 1-0'dan sonra girdiği pozisyonları değerlendirse fark iki olcaktı. Rüştü maçın kopmamasını sağladı. Beşiktaş 2-1 öndeyken Almeida mutlak gol pozisyonundan faydalanamadı. Beşiktaş lehine maç iki farka çıkabilirdi. Cüneyt Çakır Ferrari-Lugano mücadelesinde ilk penaltıyı verse belki maç 2-2 olcak ama Ferrari kırmızı görmeyecekti. Aslında bu da bir kırılma anıydı. Asıl pozisyon ise tabi ki Ferrari'nin kırmızı kartıydı.

Beşiktaş camiası ''yine'' hakeme yükleniyor. Gökhan Gönül atılmalıydı iddiasındalar. Ekrem de atılmalıydı. Her mağlubiyeti hakeme bağlıyorlar. Zaten Dinamo Kiev maçını da hakem yüzünden kaybettiler!!!

Fenerbahçe şimdi Manisa-Trabzon maçını bekliyor. Şampiyonluk için müthiş bir hava oluşmuş durumda. Beşiktaş ise gelecek senenin planlarını yapmak zorunda.

18 Şubat 2011 Cuma

Beşiktaş - Fenerbahçe


Yine geldi çattı. Bir Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi bizi bekliyor. Şampiyonluk yarışında mutlak kazanmak zorunda olan Fenerbahçe, Kadıköy'e oranla İnönü'de daha rahat oynuyor. Beşiktaş da mutlaka kazanmak için oynayacak. Onlarda taraftara bir şeyler sunmak zorunda. Kötü gidişata son vermek istiyorlar.

Beşiktaş'ta işler çok karışık. Pazartesi İbrahim Üzülmez'in gönderildi. Dinamo Kiev hezimeti sonrası taraftarın tepkisine karşılık Schuster basın toplantısında ''beğenmeyen stada gelmesin evde izlesin'' dedi. Açıklamalarıyla Beşiktaş tribünlerinin tepkisini çekmeye devam ediyor. Taraftar zaten Yıldırım Demirören'in İbrahim Üzülmez'le yaptığı basın toplantısı yüzünden yönetime son derece kızgın. Başkanın işi laubalileştirdiği inancındalar.

Oluşan tepkileri yok etmek için sahada başarı şart. Beşiktaş'ın bu sene şampiyon olma gibi bir hedefinin kalmadığı da açık. Geriye ezeli rakip Fenerbahçe karşısında alınacak başarı kalıyor. Olası bir Fenerbahçe galibiyeti, eleştirilerin azalıp yok olmasına neden olur. Bunu da Beşiktaş, bireysel futbolla değil takım oyunuyla başarabilir. Aslında Beşiktaş'ın aksamayan yeri yok gibi. Kalede sıkıntı var, stoperler sıkıntı, bekler sıkıntı, orta sahanın durumu ortada zaten. Hücüm anlamında çok önemli yıldızlara sahip olmasına rağmen defansif anlamda kadronun negatif yönleri ağır basmakta. Schuster'in işi gerçekten çok ama çok zor.

Gelelim Fenerbahçe'ye. Daha önce söylediğim gibi, nedense Fenerbahçe İnönü'deki maçlarda, son yıllarda, daha rahat oynamaktadır. Aykut Kocaman'da istediği değişimi gerçekleştirmiş gibi gözüküyor. Devre arası kamp çok iyi yaramış. Vasatın altında oynanıp kazanılan Antalya maçından sonra oynanan futbolu ben daha bu zamana kadar ilk defa Fenerbahçe'de izliyorum. Önde pres yapan, rakibi boğan, bol pas yapan, tempolu oynamaya çalışan bir Fenerbahçe var. Moral-motivasyonda yüksek seviyede... Yöneticiler, eski futolculardan ünlülere kadar her hafta birileriyle yemek düzenliyor. Takımın şampiyonluğa olan inancını arttırmaya yönelik yapılan aktivitelerde sağlanan rahat ortam sayesinde futbolcuların üzerlerinde hissettikleri baskıda kalkıyor.

Aynı olayı Beşiktaş'ta yaşayabilir. Alınacak bir Fenerbahçe galibiyeti ile takımın moral-motivasyonu artabilir. Galibiyet serisinin başlangıcı olabilir. Taraftarla barışma gösterisine de dönüşebilir. Fenerbahçeliler espiriyle karışık Schuter'in gitmesini istemiyorlar. Rijkaard gitti Hagi geldi Fenerbahçe Kadıköy'de Galatasaray'ı yenemedi. Aynı şeyin Beşiktaş'ta da olmasını istemiyorlar. En azından Fenerbahçe maçından sonra kovulursa kovulsun diyorlar. Esprileri bir kenara koyalım.

Her ne olursa olsun heyecanlı, tempolu, güzel bir futbolun sergileneceği bir maç bekliyorum. İki takımda da üst düzey oyuncular var. Jeneriklik pozisyonların gerçekleşeceği bir maç bizi bekliyor.

15 Şubat 2011 Salı

Herkes Üzüldü



Dün güne Ronaldo'nun futbolu bıraktığı haberiyle başladık. Ardından da Beşiktaş'ın, İbrahim Üzülmez'in sözleşmesini feshettiği haberi geldi. Çok şaşırdım. Pazar günü arkadaşlar arasında Beşiktaş'ın efsanelerini konuşurken, onu da katmıştık. Nedenini araştırdım. Yönetimdeki ''abilere'' sordum. Aldığım cevap şuydu: Üzülmez'in sahada yaptığı hatadan sonra soyunma odasında, Toraman Üzülmez'e küfür ediyor. Deli İbo'da, ben senden kaç yaş büyüğüm diye bağırıp basıyor yumruğu.

Olaylar aslında 2-3 yıl öncesinde ki kavgaya kadar da uzanıyor. Olayı çözmek yerine üstünü kapatınca seneler sonra da olsa karşına çıkıyor. Yönetim bu olayda zamanında üstüne düşeni yapmamıştır. Sadece kaptanlıkları ellerinden alındı ama bir birlerine olan düşmanlıkları asla bitmedi. Beşiktaş şampiyon oldu yine bitmedi. Kupayı aldı yine bitmedi. O gitti bu geldi yine bitmedi. İkilinin arasını düzeltme yolları aranmadı.

Olayın şaşkınlığı camia üzerinde hala sürüyor. Neyin ne olduğuğu tam olarak bilinmemekte. Açıklamalar tam olarak gelmedi. Neden kaçılıyor? Ortada bir haksızlık mı var?

Üzülmez'in sözleşmesinin bu şekilde fesedilmesi hiç de hoş olmadı. 11 yıldır bu ''takımda'' olan, kaptanlık yapmış bir insanı, bir anda gönderilmesi taraftarlar arasında da hoşnutsuzluk yarattı. Kulüpte bir görev ayarlanabilirdi. Belki yaptığın hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz, senin için şu şu görevlere getirmek istiyoruz denilebilirdi. Gönlü alınıp, kırmadan, üzmeden yollar ayrılabilirdi. Kimler istihdam edilmiyor ki kulüpte kaptana mı yer yok?

Üzülmez gitti, Toraman hala takımda... Çifte standart olduğunu düşünüyorum. Olay ortada, taraflar belli, yaptıkları belli. İkisininde en azından aynı cezayı almaları gerekirdi.

İbrahim Üzülmez Beşiktaş'tır. Tribünler geçmişte çok sövüyordu şimdi ise emeğine saygı duyuyor. En çok sevdikleri futbolculardan. Toraman ise aynı şeyi söylemek mümkün mü?

12 Şubat 2011 Cumartesi

Tanrı ve Şeytan



Papa gelecek hafta Dünya Kupası şampiyonu İspanya'yı ağırlayacak. Barcelona ise bir taşla iki kuş vurma peşinde... Hazır Papa'ya çıkmışken Arsenal maçı için bir duasını almak istiyorlar. Anlaşılan maçta Tanrı'nın desteğine ihtiyaç duyuyorlar.

Geçmişte din ile futbolun bu şekilde kesiştiği birkaç olay daha olmuştu. 50'li yıllarda fırtına gibi esen Flamengo ne olduysa dokuz yıl hiçbir kupa alamadı. Sonunda bir Flamengo taraftarı olan Peder Goes olaya el attı. Zafer vadediyordu, karşılığında futbolcuların maçtan önce ayinlere katılmalarını, sunağın önünde diz çöküp tesbih çekmelerini ve dua etmelerini istedi.

Beklenilen zaferler gelmeye başlamıştı. Üç yıl boyunca Flamengo tüm kupaları aldı. Rakip kulüpler, Kardinal Jaime Camara'ya şikayette buludular. Onlara göre Flamengo haksız rekabet yapıyordu. Peder ise kırmızı-siyahlı tesbihi ile dua etmeye devam etti. Bu renkler aynı zamanda bir Afrika tanrısının renkleri idi ve İsa ile Şeytan'ı temsil ediyordu. Geçen zamanla birlikte futbolcular ayinleri aksatmaya başladılar. Dördüncü yılda ise Flamengo şampiyonaları kaybetti.

Hemen hemen aynı zamanlarda bir başka din adamı, Peder Romualdo Papa'nın da onayıı alarak Fluminense takımına üye oldu. Futbolcular başta ondan hiç haz etmiyordu. Gelen şanslı galibiyetlerden sonra futbolcular attıkları her golden sonra Peder'in cübbesini öpmeye koşuyorlardı. Şeref tribününde özel koltuğu bile vardı.

Olumsuz örnekler de var tabi. Uruguay'da düzenlenen 30 Dünya Kupası'nda Fransa maçı öncesi Meksika teknik direktörü Juan Luque de Serrallonga, tüm takımı otelin lobisine toplayarak onlara Guadalupe Meryemi'nin kendileri için dua ettiğini söyledi. Ancak Fransa maçta Meksika'ya dört gol attı. Turnuva sonunda ise sonuncu olmuşlardı.

Gelelim Barcelona Papa ilişkisine... Papa Barcelona'ya yardım etse bile futbolun gerçek tanrısı ''top'' onları sevmeyebilir. Hatta ve hatta İspanya Milli Takımı ile Papa'nın huzuruna çıkacak olan Arsenal kaptanı Cesc Fabregas Katalan ekibinden önce davranıp kendi ekibi için de dua alabilir. Bizi çok heyecanlı bir maç bekliyor. Papa kimin için dua ederse etsin yine de topun istediği olacaktır.


9 Şubat 2011 Çarşamba

Beckham-Tottenham 2


David Beckham, İngiltere'ye döner dönmez Tottenham'la antremanlara çıkmaya başladı.
Harry Redknapp Ocak ayı transfer döneminde LA Galaxy'den Beckham'ı kiralamak istemişti fakat Amerikan kulübü bu teklifi reddetti. Beckham'ın da gönlü Tottenham'da olmasına rağmen transfer gerçekleşmedi.

Redknapp, Beckham'ın antremanlara kattığı havadan bile çok memnun. Şampiyonlar Ligi tecbürelerini futbolcularla paylaşıyormuş. Malum Tottenham bu sezon Şampiyonlar Ligi için çok
büyük bir yatırım yaptı. Yatırımın toplamı 40 milyon paundu aştı. Şimdilik hedefleri yarı final ancak Redknapp'ın söylemleri değişebilir.



Beckham, Tottenham'la antremanlara 22 Şubat'a kadar çıkmaya devam edicek. Kasım ayında sözleşmesi bitecek. Büyük bir ihtimalle de Londra ekibiyle sözleşme imzalayacak.




6 Şubat 2011 Pazar

What a Super Come Back!!



Premier League'de dün oynanan Newcastle Arsenal maçı eşine az rastlanır bir mücadele oldu. Arsenal 4-0 öne geçmesine rağmen Newcastle skoru 4-4'e getirdi.

Arsenal maça hızlı başladı. Theo Walcot gol perdesini 42. saniyede açtı. Djourou'nun 3. dakikada
ki kafası ve Robin Van Persie'nin 9. ve 26. dakikadaki golleriyle fark dörde çıktı.

İkinci yarının başlamasıyla Newcastle farklı bir oyun
tarzı sergiledi. Abou Diaby'nin kırmızı kartıyla kontrolü kaybeden Arsenal'in üstüne Newcastle yüklendikçe yüklendi ancak golü 68. dakikada buldu. Barton'un penaltı atışı ile durum 4-1'e geldi. Newcastle umutlanmıştı artık. Daha fazla risk alıyorlardı. 75. dakikda Best'in golüyle durum 4-2'ye gelince tribündeki herkeste bir ''acaba'' sorusu oluştu. Dakikalar 83'e geldiğinde çaresiz Arsenal savunmasını yine bir penaltı yaptı. Atışı yine Barton kullandı ve ikinci golünü attı. 87. dakikada ise Tiote İngiltere'de ki ilk golünü attı. Arsenal ağları dördüncü kez sallandı ve durum 4-4'e geldi.

Muhteşem Maç bu skorla tamamlandı. Newcastle uzun yıllar unutulamayacak bir performans ortaya koydu.

4 Şubat 2011 Cuma

Premier League TV Hakları


İdari mahkemenin maçların yayınlanması için verilen kararı Premier League yönetimini endişelendiriyor.

Portsmouth taraftarlarına yönelik pub işleten Karen Murphy, maçları kendi barından SKY'a para vermeden izlettirebilecek. Premier League'in Yunanistan haklarını elinde bulunduran Novasport'tan decoder alan Karen Murphy işi daha ucuza kapatmış durumda. Açılan davalar sonucu iş Avrupa'nın en yüksek mahkemesine kadar gitti. Mahkeme Karen Murphy lehine karar verdi. Bu durumda futbol daha fakir kesimlere de ulaşabilecek fakat Premier League ilk etapta kayba uğrayacaktır.

Bizde de The North Shield anladığım kadarıyla maçları Dream Box aracılığıyla veriyor.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Adam Olmak




Maç geçti, bitti. Sonuç 2-0. Fenerbahçe şampiyonluk yarışında bende varım dedi. İddialı bir konuma geldi. Liderle puan farkını dörde indirdi. İstediğini almak için mükemmel bir maç oynadı. Hırs, azim, istek, kararlılık... Fenerbahçeli futbolular her şeylerini ortaya koydular.

Trabzonspor yenildi. Şenol Güneş yine korkaklıkla itham ediliyor. Niye? Alanzinho'yu, Brozek'i oynatmadığı için. Hep sığ sularda yüzüyoruz. Kişi edebiyatı yapıyoruz. Açılamıyoruz. Belki birikimlerimiz yetmiyor belki de daha farklı şeyler...
Ben maç öncesindeki bir tabloya değinmek istiyorum. Şenol Güneş sahaya çıkıyor ve Aykut Kocaman'ın ayağına kadar gidiyor edlini sıkmak için. Ev sahibi takımın teknik direktörü bir hoşgeldiniz demekten aciz buna rağmen rakip takımın teknik direktörü adeta ders veriyor. Başta Aykut Kocaman'a sonra herkese.

Arada bir futbol dostluktur, kardeşliktir deriz ya işte Şenol Güneş bu hareketi yaparak bunu yüzümüze vurdu. Biz Aykut'un, taraftara hırsız diye bağıran Hagi'nin peşinden koşalım. Zaman gelicek erdem, doğruluk, dürüstlük mutlaka kazanacaktır. Cesaret olmasabile...

1 Şubat 2011 Salı

Torres Chelsea'de




Satmayız dediler, 50 Milyon Paund'u görünce anında verdiler. 35 Milyon Paund'a da Newcattle United'ten Andy Carrol'u aldılar. Ne yaptın sen Liverpool? Her şeyin para olduğunu tekrar bize hatırlattılar.



Tuncay Stoke City'den Wolsburg'a geçti. Başarılı olacağından eminim. Bundesliga O'nun için doğru seçim. İşte yeni takımıyla ilk antremanından bir fotoğraf.





Totti Takvimi


Corriere dello sport'un hazırladığı Totti Takvimi... Sadece 6,90 Euro