22 Mayıs 2011 Pazar

Ölümcül Rekabet





Ferrari pilotları Didier Pironi ile Gilles Villeneuve’ün 1982 sezonunda birbirlerine karşı giriştikler liderlik mücadelesinin öyküsü...
   Bir yanda Enzo Ferrari’nin prensi, tüm tifosilerin sevgilisi Gilles Villeneuve, diğer yanda Ferrari sponsorların desteklediği ancak hızı ile tüm takımı kendine hayran bırakan Didier Pironi...
Gilles 1977 sezonunun son iki yarışında Ferrari koltuğuna oturarak Formula 1 kariyerine başladı. Pironi ise Formula 1 kariyerine 1978 sezonun başında Tyrell koltuğuna oturarak başladı. 1978 sezonunda Gilles 17 puanla dokuzuncu olurken Pironi 7 puan toplayabildi ve on beşinci olabildi. Gilles 1979 sezonunda takım arkadaşı Jody Scheckter’ın ardından 47 puanla şampiyona ikincisi oldu. Pironi de 14 puanla onuncu olabildi. 80 sezonu şampiyon Ferrari için hiç iyi geçmedi. Gilles 6 puanla on dördüncü olurken takım arkadaşı, 1979 sezonu Formula 1 Şampiyonu Jody Scheckter ise sadece 2 puan alarak on dokuzuncu olabildi. Pironi ise sezon başında Tyrell’dan Ligier’e geçti, sezonu da 32 puanla beşinci sırada bitirdi.
   Kötü geçen 80 sezonundan sonra Ferrari Jody’i gönderdi yerine Pironi’yi getirdi. Her zaman olduğu gibi Ferrari’de birinci pilot, ikinci pilot uygulaması o zamanda vardı. Gilles’in Ferrari tecrübesinin daha fazla olmasından ve Enzo’nun desteklemesiyle birincilik koltuğunu kaptı. Şampiyona beşincisi Pironi ise bu duruma çok içerlemişti. Takımın sevgilisi Gilles her durumda Didier’den öndeydi. Şımartılıyordu. Şampiyon olacak gözüyle bakılıyordu ve şampiyon olmadan şampiyon havalarına girmişti. Pironi’nin tek amacı vardı, o da Gilles’i geçmek.
   81 sezonunda Gilles Villeneuve 25 puanla yedinci olurken Didier Pironi Ferrari’deki ilk sezonunda 9 puan alabildi ve on üçüncü oldu.
   Yeni sezona Ferrari Gilles’i şampiyon yapmak için başladı diyebiliriz. Ancak ilk üç yarışta Gilles puan alamazken Pironi 1 puan aldı.
KADER YARIŞI: İMOLA
   Yarış, Uluslararası Otomobil Sporları Federasyonu (FISA) ile Formula 1 Takımlar Birliği (FOCA) arasındaki husumet yüzünden yapılamama noktasına geldi. Brabham, McLaren, Williams, Lotus yarışı boykot etti. Favorilerden sadece Ferrari ve Renault kaldı. Sadece 14 pilot yarışa başlayacaktı.
Yarış öncesi Gilles ve Didier’in aralarında bir anlaşma yaptıkları söylenir. Kim ilk turu önde geçerse diğer turlarda arkadaki geçme teşebbüsünde bulunmayacaktı ve yarışı zorlanmadan bitireceklerdi. Bu iddiaya Pironi her zaman karşı çıktı.
   Yarış başladı. İlk turun sonunda Renault pilotları ilk iki sıradaydı ve Gilles, Didier’in önünde üçüncü sıradaydı. Renault pilotları Alain Prost ve Rene Arnoux yarışın ilerleyen turlarında yarış dışı kaldılar ve Ferrari pilotları rakipsiz kaldılar.
   Pironi rahat giden Gilles’e çok yaklaştı ve geçti. Gilles pozisyonunu geri aldı. Sonraki turlarda defalarca birbirlerini geçtiler ancak son turda Pironi Gilles’i geçti ve yarışı önde bitirdi.

   Yarış sonrasında podyumda Gilles’in surat ifadesi çok kötüydü ve Didier’in yaptıklarına çok kızgındı. Yarış sonrası sadece bir şey söyledi: Hayatımda bir daha Pironi ile konuşmayacağım.
Artık takım mekanikerleri de Pironi’nin yanındaydı. Bu durum Gilles’in canını çok sıkıyordu. Enzo hariç kimseyle konuşmadı.
   İki hafta sonra Belçika Grand Prix’ine ev sahipliği yapan Zolder Pisti büyük bir trajediye sahne oldu. Sıralama turlarının bitmesine 8 dakika vardı. Pironi’nin derecesi Gilles’den sadece 0,1 saniye daha iyiydi. Gilles pistte tur atmaya devam ediyordu. Tek amacı vardı Pironi’yi geçmek ve altıncı sırayı ondan almak. O sırada hızlı turunu atan Jochen Mass pite dönemek için hızını azaltmış gidiyordu. Terlamenbocht virajına daha da yavaşlayarak girdi ve hızlı turunu atan Gilles Villeneuve’e yol vermek istedi. Viraja hızlı giren Gilles aracını toplayamadı ve Jochen Mass’e arkadan çarptı. Kırmızı Ferrari havada taklalar atarken Gilles araçtan fırladı ve çitlerin dibine düştü.

   John Watson ve Derek Warwick araçlarını durdurarak yardıma koştular. Sadece 35 saniye sonra doktorlar geldiğinde Gilles nefes almıyordu ancak nabzı atıyordu. Helikopterle hemen hastaneye götürülmesine rağmen akşam 21:22’de öldü.
   Büyük yarışçının sonu çok hüzünlü ve feci oldu. Ferrari yarıştan çekildi. Böylece Pironi de yarışamamış oldu. Sonraki 6 yarışta Pironi yoluna yirmi sekiz puan alarak devam etti.
    Şampiyonluğa inancı tamdı ve şampiyon olabilecek kadar hızlıydı. Birinci sırada yer alırsa Fransa’nın ilk Formula 1 şampiyonu olacaktı. Sezonun on ikinci yarışı Hockenheim’daki Almanya Grand Prix’ydi. Yarış öncesi Pironi 39 puanla şampiyona lideriydi. En yakın rakibi John Watson’ın 9 puan önüdeydi.
Antreman turlarının en hızlı ismi Didier Pironi oldu. Sıralama turlarında da liderliği devam etti. Yarış sabahı son antremanlarda sağanak yağmur yağıyordu. Sponsorlar Lauda’nın başını çekitiği grubu yarıştırabilmek için çaba gösterirken Pironi son sürat antreman turlarına devam ediyordu. Derek Daly’nin Williams’ını geçtikten sonra önüne Alain Prost çıktı yavaşlayamadı ve Renault’ya arkadan çarptı. Kazanın şiddetiyle ayakları sıkıştı.

   Pironi yarışa katılamadı. Pole Pozisyonu boş olarak yarış başladı. Pironi kazadan sonra sezona devam edemedi. Şampiyonayı Nico Rosberg’in babası Williams pilotu Keke Rosberg kazandı. Pironi’den sadece 5 puan fazlası vardı ve Pironi son 4 yarışa da katılamamıştı.
   Yapılan müdahaleler sonucu Pironi’nin ayağı kesilmedi. Ancak kokpite oturamayacak kadar vasat bir ayakla kaldı. Süratten ve yarışlardan kopamadı. 1987 yılında powerboat yarışlarına katıldı ve 87’nin Ağustos’unda Isle of Wight açıklarında teknesi ters dönünce teknedekilerle birlikte O da öldü. Didier öldükten sonra kız arkadaşı ikizlerini doğurdu ve isimlerini Gilles ve Didier koydu.
   Halihazırda dünya şampiyonu olmayı başaranlardan oluşan bir kategori mevcut. Ardından olaylar farklı gelişseydi, dünya şampiyonu olabileceğini düşündüklerimiz geliyor. Stirling Moss, başlı başına bir kategori, ama Carlos Reutemann, Icxx, Ronnie Peterson gibileri de var. Hepsi inanılmaz yetenekliydi. Ve bu kategoride kesinlikle Didier de yer alıyor.

15 Mayıs 2011 Pazar

Ordinaryüs


Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu ''Lefter'' derler. Yaşımız itibariyle izleyemedik. Yeri ayrıdır futbol severlerin gönlünde. Tıpkı Metin Oktay, Can Bartu, Cemil Turan gibi... Ancak izlediğim futbolculardan unutamayacağım tek oyuncu var. O'da Alex De Souza...

Türkiye'ye geldiğinden beri gelen her büyük futbolcu O'nunla kıyaslandı. ''Alex'ten büyük futbolcu, iki Alex eder, üç Alex eder..'' Culio geldiğinde ise bir spor gazetemizde şöyle bir ibare vardı. ''En az Alex kadar iyi futbolcu....'' Halbuki gelen oyuncular Alex'in yarısı kadar iyi olsa biz ona da razıyız.

Fenerbahçeliler arasında çok tartışmalara neden oldu Alex. Avrupa'da oynayamıyor. Yürüyor, pres yapmıyor. Takıma zarar veriyor. Liste uzar gider. Attığı gol ve yaptığı asist sayısının toplamı oynadığı maç sayısını geçiyor. Futbol skora yönelik bir oyun ve Alex bunu başarabiliyor. Hemde fazlasıyla. Üstelik bu sene sahada koşan, pres yapan hatta ve hatta topa kayan bir Alex izliyoruz.

Bu akşam üç penaltı oldu. Kaptan üçünü de attı. Sonrasında bir serbest vuruş golü... Bunları geçsek bile maçın altıncı, Alex'in maçtaki beşinci golüne şapka çıkartmalıyız. Muhteşem bir aşırtma golü attı. Bu sezondaki gol sayısını da 27'ye çıkardı.

Türkiye'de izlediğim futbolcular arasında en iyisi Alex'ti. Türk vatandaşlığına da geçiyor. Diyebilirim ki Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu Alex. Babalar kızmasın. Saygılar...