18 Mart 2013 Pazartesi

Çanakkale Savaşı'nın Şehit Futbolcuları

Bugün 18 Mart. Bu topraklara  sahip olmamız adına belki de tarihte atılan en büyük adım, Çanakkale Destanı’nın yıldönümü. Bu öyle bir destan ki, sadece Çanakkale Savaşları ile değil aynı zamanda cephede yaşanan insan hikayeleri ile de destan yazıldı.
Yurdun dört bir yanında herkesin cepheye koştuğu bu büyük savaş hakkında yazmak istedim bugün. Varsın hafta sonu güzel maçlar oynanmış olsun, boşverin; hepimizin tuttuğu takımların cephede şehit olan futbolcularını analım bu önemli günde.
Bağımsızlık mücadelemizin en önemli savaşı sayılan Çanakkale Savaşı’nda resmi kayıtlara göre Galatasaray’ın 23, Fenerbahçe’nin 5, Beşiktaş’ın ise 2 futbolcusu şehit oldu. Galatasaray’da şehit futbolcu sayısının fazla gözükmesinin sebebi kayıtların düzenli tutulması. Beşiktaş’a ait kayıtlar işgal yıllarında kulübün Rumlar tarafından yağmalanması sırasında, Fenerbahçe’ye ait kayıtlar ise kulüp binasında çıkan yangında tahrip olduğu için geriye sadece bu kadar şehit ismi kalmış. Bunu şimdi anlatacaklarımla daha iyi göreceksiniz.

Beşiktaşlı mısın?
Çanakkale Savaşları tüm acımasızlığıyla sürüyor. O dönem Beşiktaş’ın kaptanı Kazım. Düşman işgaline karşı cepheye gider. Kendisini tanıyan komutanı “Emir erim ol,” der. Kazım ise “Ben sporcuyum. Diğerlerine göre daha zinde ve atik biriyim. Cephede daha çok işe yararım” diyerek geri çevirir. Sonra? Sonrası malum. Anzaklar’a karşı destan yazan 27. Alay’da mücadele veren Kazım’ın savaş sırasında sırtına gülle isabet eder ve oracıkta şehit olur. Kazım’ın cebinden çıkan kanlı kağıt parçasındaki şiir ise daha sonra marş haline getirilip maçlarda söylenir:
Beşiktaş Marşı    
Hayatı süsledik izharı ittihatla bugün,
Yolunda gençliğin ulvi değil miydi birleşmek.
Sebatı bayrağımız yaptık, İ'tilamız için...
Neticesiz ve boş olmaz, sebatla hiçbir emek.
Dakikalar bize bir nağbe nişad olsun,
Kulübümüzde müceddet nücumu mevc vursun
Bu kainat bize hep gıpta ediyor isar,
Biz 11 arkadaşız, lakin arkamız daha var.
Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım,
Vekar, hak gibi sakin, nezih ve saf olalım.
Fakat bu hal ile, kuvvet gibi cesur olalım. 
Fenerbahçeli misin?
Arif... Çanakkale’de vatanını, İstanbul’da ise Fenerbahçe’yi müdafaa ediyordu. Takımının sağ bekiydi. Savaş çıkıp cepheye gönderilince takımından ayrı kalmaya gönlü razı olmadı. Cepheye koşan tüm askerler için parola “Önce Vatan” idi ama Arif için bir de “Sonra Fenerbahçe” vardı. Sezonun en önemli derbisi Fenerbahçe-Galatasaray maçında oynamak için kumandanından izin aldı. Cephede Çanakkale geçilmez, Fenerbahçe’de ise Arif geçilmezdi. Dağ, tepe demeden 26 saat at sürüp bugünkü Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu Papazın Çayırı’na yetişti. Takım arkadaşı Ethem de Çanakkale’den Fikirtepe Uçaksavar Bataryası’ndan maça yetişiyordu. Bu cephe-maç yolculukları böyle devam etti. Ta ki İdmanyurdu maçına kadar. Maça Arif yerine kara haber geldi:
“Arif tam kalbine yediği bir kurşunla şehit oldu.”
Herkes birbirine sarılıp ağlıyordu. Takım sahaya 10 kişi çıkmıştı ama Fenerbahçe eksik değildi. Santra çizgisinin başladığı yerdeki sahanın kenarında bir sandalye, üzerinde Arif’in 2 numaralı forması asılıydı. Fenerbahçe o gün İdmanyurdu’nu tarihinin en farklı skoru ile yendi: 11-1.

Ayakta ellerini göğsüne dayamış olan şehit Arif, sol yanındakiler ise kaptan Galip ve Sabri…

Galatasaraylı mısın?
Galatasaray'ın sembol futbolcusu Hasnun Galip, cephede düşmanla savaşmış ve şehit düşmüştü. Kaleci Hamdi, ikinci takımdan Halit...
Emin Bülent ise cepheden Gazi olarak dönmüştü. Takım arkadaşları Hasnun Galip'ler, Neşet'ler, İdris'ler, Celâl'ler, Abdurrahman'lar, Asım'lar, bir bir şehit olmuşlardı. Futbolcu arkadaşlarının acısını hep yaşadı. Düşmana kinini de “Kin” adlı şiirinde anlattı. Bu şiiri Atatürk 1932 yılında Dolmabahçe’de verdiği bir yemekte okudu:
"Garbın cebin'i, zalim, affetmedim seni...
Türk'üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi..."

O akşam yemekte olan Ruşen Eşref Ünaydın; daha sonra hatıralarında Atatürk'ün bu şiiri çok sevdiğini belirtiyor, bu mısraları bağıra bağıra sık sık okuduğunu yazıyordu.

İşte Galatasaray takımından 4 şehitli fotoğraf... Önde yere çömelerek oturan iki kişiden soldaki İdris... Arkada sandalyede oturanlardan sol baştaki Kürt Celal... En arkada ayakta duranlardan beyaz kazaklı Abdurrahman Robenson ve onun sol yanındaki Asım... (Bu futbolcu şehit olmadan önce, Beşiktaş'a geçmişti.)




Sadece bu kadar değil elbette, Türkiye’nin her yerinden, Trabzon, Bursa, Ankara, İzmir ve daha nice şehirden sayısız futbolcu şehit oldu. Hepsi tanınmış futbolculardı, tahsilleri, paraları, rahat bir yaşamları vardı. Ama cepheye gittiler ve bir daha geri dönmediler. İnsanlık tarihinde eşine rastlanmayacak Çanakkale Savaşı’na cephede yaşananlar ile “Centilmenlik Savaşı” dense yeridir. Birbirlerinin yaralılarını tedavi etmek, birbirlerine yiyecek atmak, savaşa ara verip futbol maçı yapmak bu savaşın olağan sahneleriydi.
Cephede savaştığı düşmanına karşı bile centilmen duruşunu kaybetmeyen şehitlerimizin bu eşsiz ruhunu hatırlamak, belki bugün kendi milletinden olan ama sırf rakip takımı tuttuğu için düşman ilan ettiğimiz taraftarlara karşı bakışımızı değiştirir. Belki... Keşke...