13 Temmuz 2012 Cuma

Kazanmayı Bilmek

Hamit Altıntop, gurbetçi bir ailenin çocuğu. Hikayenin başlangıcı ve devamı bizim için çok klasik. Almanya’da doğduğu şehirde amatör olarak futbola başlar. Sonra Bundesliga’ya yükselir ve Türkiye için oynar. Ama gerisi çok klasik başlayan ancak akışı çok farklı gelişen bir başarı öyküsüne dönüşüyor. Hamit’in kariyeri Türk Milli Takımı’nı seçen diğer gutbetçi oyunculardan çok farklı ilerledi. Her sezon sonunda içten içe bir Türk takımıyla sözleşme imzalayacağını beklediğimiz ve kendimizi buna inandırdığımız bu inatçı adamın kariyeri, bir dönem Viyana kapısına dayanan Türkler misali Madrid’de Santiago Bernabeu çimlerine kadar uzandı. İşte Hamit’in futbolculuğunu tanımlayabilmek için, teknik taktik ve matematiksel hesaplardan ziyade onun kariyer hikayesini iyi anlamak gerekiyor. Bugün herhangi bir futbol bilgi bankası sitesine baktığınız zaman, Hamit’in gol ve asist istatistikleri gözünüzü boyamayacaktır. Tanımasak, ‘bu mu bu kadar büyüttüğünüz oyuncu’ deme küstahlığına bile varabiliriz. Hamit Schalke’de yıldızı parladıktan sonra maddi anlamda kendisini hayli tatmin edecek bir sözleşme bedeliyle Türkiye’deki büyüklerin birine imza atarak kendisine az hedefli fakat bol sıfırlı bir kariyer inşa edebilirdi. Ancak Hamit hep daha iyisini aradı. Bir çok pozisyonda oynamayı öğrenerek kendisini sürekli daha değerli kıldı. Kuşkusuz tüm bunların olmasında Almanya’da alt yapı eğitimi almış olamsının payı vardır ancak Hamit’in karakterine de bir parantez açmak gerekiyor. Schalke’de geçen müthiş istikrarlı dört sezonun ardından Hamit, bir dört sezon da Bayren Münih formasını taşıdı sırtında. Bayern Münih’le sözleşmesinin bitmesinin artdından ‘tamam bitti Türkiye’ye döner’ gözüyle bakılan yıldız oyuncuya dünyanın en iyi teknik direktörü Jose Mourinho’dan çağrı geldi. Benim için Hamit’in futbolculuğunu özel kılan tam da bu davettir aslında. Ülkemizde bir çoğu tarafından ‘menajer başarısı’ olarak nitelendirilen bu transfer aslında bir karakter transferiydi. Onca tecrübe ve mücadeleci bir bünyenin yanında Hamit, bu oyunda kazanmanın ne olduğunu ve daha da önemlisi nasıl kazanılacağını biliyor. Bu perspektiften bakılınca ‘gereksiz’ gözüken bu transferin kazanmayı takıntı haline getirmiş Jose Mourinho’nun neden Hamit'i alarak gerçekleştirdiğini anlıyoruz. Bazı oyuncuları sahada izlemek keyiftir. Sağ çizgiyi rüzgar gibi geçen 3-4 oyuncuyu bir anda belini kıracak şekilde çalımlayan oyunculara hastayız yıllardır. Bunun böyle olması güzel. Çünkü bu futbolu en saf haliyle sevdiğimizi gösterir aslında. Ama profesyonel anlamda bu topu çok seven oyunculardan daha çok ihtiyaç duyacağınız futbolcular var. İşte Hamit’te bu oyunculardan. Saha dışında ve içinde her an gövenebileceğiniz, kayıtsız şartsız maksimumunu veren, güzelden ziayade doğruyu arayan oyuncular. Kazandırmayı düşünmekten ziyade kazanmayı bilen oyuncular. Bunu milli takımda da bir çok kez gördük. Top Hamit’e geldiği zaman içimizi spekteküler beklentilerle dolu bir adrenalin kaplamayacak. Ama saha da kazanmak için her şeyi yapan ve sürekli doğru olanı yapmaya çalışacak ve uzun vadede çevresindekilere de kazanmayı aşılayacak bir oyuncu izleyeceğiz artık Türkiye’de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder